CHOPARD’IN EŞ BAŞKANI VE SANAT YÖNETMENİ CAROLINE SCHEUFELE İLE SÖYLEŞİ... YÜKSEK MÜCEVHERİN MUTLU KRALİÇESİ

Aileniz onlarca yıl boyunca mücevher endüstrisinin bir parçası oldu. Aile şirketi ile ilgili en eski anılarınız nelerdir?

Hatırladığım kadarıyla, annemi ve babamı hep birlikte çalışırken gördüm; yeni takı ve saat kreasyonları hayal ederlerken, en değerli materyalleri seçerlerken, uzman ustalarımızla atölyelerde teknik ve yeni fikirleri tartışırlarken... Belleğimdeki en güçlü anılardan biri annemle ‘mücevher odası’nda birlikte geçirdiğim anlardı. Burası onun, mücevher tasarımlarında kullandığımız son derece özel taşları inceleyip seçtiği yerdi. Bazen bu taşları tutmama izin verirdi ve bu büyülü bir şeydi, erken yaşlardan itibaren doğanın bu mucizelerinin bizi canlandırabilecek ve mutlu edebilecek bir pozitif enerjileri olduğunu hissettim.

Bana her zaman tasarımın hep yapmayı hayal ettiğiniz şey olduğunu söylersiniz. Ama merak ediyorum, eğer başka bir şey yapmak zorunda olsaydınız, bu ne olurdu?

Evet, sürekli çizim yapıyordum, hep farklı renklerde yeni tasarımlar düşünüyordum. Çok aktif bir çocuktum ve birçok şey denedim ama benim için öne çıkan uğraşılardan biri dans oldu ve dans etmeyi hala çok seviyorum! Bu yüzden bazen dansçı olmayı da hayal ettim.

Doğaya aşık olduğunuzu biliyorum. Bu tutkunuzu tasarımlarınıza nasıl yansıtıyorsunuz? Ve bu genel olarak markaya nasıl yansıyor - örneğin Chopard’ın bu yüzden sürdürülebilir mücevher yaratma ve etik altın kullanma konusunda bir taahhüdü bulunuyor.

Doğa, enerjimi yenileyip tazelediğim ve kendimi huzurlu hissettiğim yer. Tasarımlarımın en büyük ilham kaynağı, sevdiğim bahçemden çiçekler, görkemli bir dağ ya da deniz manzarası, tropik bir orman... güzellik ve çeşitlilik beni her zaman büyülüyor ve eskiz defterim, doğadan esinlendiğim şekiller ve renklerle dolu.

Bu yıl Kırmızı Halı Koleksiyonu’nun teması ‘Cennet, bir arayışın kökenleri’ idi. Esin kaynağımı, mitolojinin büyülü doğasından ya da hayal gücümün yarattığı gerçek mekanlardan aldım. 

Yani evet, doğal çevremize olan bu tutku ve saygı, sürdürülebilirliğe uzun vadeli bağlılığımızı da motive etti. Chopard’ın Sürdürülebilir Lüks Yolculuğu 2013 yılında başladı ve hala devam ediyor. Alçakgönüllülük ve gururla bu yolda önemli adımlar atıyoruz; bunlardan en yakın zamanlısı, müşterilerimize tüm mücevherlerimiz ve saatlerimizde %100 etik altın sunabiliyor olmamız.

Caroline Scheufele in the Happy Diamonds Perfume Advertising in the 1980’s

Sahip olduğunuz en özel mücevher nedir?

Bu, bir anneye en sevdiği çocuğunun hangisi olduğunu sormak gibi bir şey! Yeni kreasyonlarımızı takmayı ve bir şeyleri karıştırmayı seviyorum; bir gün enfes bir Happy Sport pırlanta tourbillon saat takarken, sonraki gün çok renkli Happy Hearts bileziklerini üst üste geçirebiliyorum. La Maison Chopard için çok değerli olan “mutlu pırlantalarımızı” gördüğümde kesinlikle her zaman neşe duyuyorum.

Şimdiye kadar tasarladığınız en özel parça hangisi?

Chopard için çok ama çok sayıda sıra dışı parça tasarladım, bu yüzden bu yine zor bir soru... ama Happy Clown kolyenin kalbimde özel bir yer var. 1976’da Chopard’ın tasarım ekibi, büyük bir teknik zorluğu içeren bir fikir ortaya attı: “Mutlu Pırlantalar” konsepti. Bir saat kadranı içinde serbestçe hareket eden küçük pırlantalar. Annem prototipi görünce “Pırlantalar özgürken daha mutlular” diye haykırdı, “Happy Diamonds” (Mutlu Pırlantalar) ismine böyle karar verdik. Bu kreasyon, dünyanın en prestijli saat tasarım ödüllerinden biri olan “Baden-Baden’in Golden Rose” ödülüne layık görüldü. Birkaç yıl sonra, “Happy Clown” (Mutlu Palyaço) adında, ortasında dans eden değerli taşlarla süslü bir palyaço kolye takımı çizdim. Bunu hala keyifle hatırlıyorum. Babam ilkini gizlice yaptırarak bana harika bir sürpriz hazırlamıştı. Bu bir hediyeydi ve benzersiz bir parça olması gerekiyordu, ancak bazı müşteriler bunu gördü ve siparişini istediler… Bu beni yaratıcı dünyaya itti! Daha sonra 1985’te, kapsamlı bir Happy Diamonds koleksiyonunun itici gücü ve Chopard’da “özgür ruhu” temsil eden mücevherlerin başlangıcı olduğu için bu ilk kreasyonla her zaman gurur duyacağım.

O andan itibaren, Chopard’ın kimliği için, geleneksellik, yaratıcılık ve eğlenceli yenilik arasında bir köprü kurmanın ne kadar önemli olduğunu anladım. 

Cannes Film Festivali ve Chopard ortaklığının arkasındaki hikayeyi anlatır mısınız? Ne zaman ve nasıl başladı?

Sinemaya gitmeyi hep sevmişimdir; ister romantik veya korkutucu ister eğitici olsun, filmlerin güzelliği sizi iki saatliğine tamamen başka bir dünyaya götürmeleridir. Sanırım beni Cannes’a ilk getiren şey buydu. Hikaye 1997’de Pierre Viot (daha sonra Cannes Festivali’nin Başkanı) ile bir görüşme sırasında başladı, o zaman bile La Maison Chopard’ın Festival ile ilişkilendirilmesini istediğimi, bunun mükemmel bir eşleşme olacağını biliyordum. Toplantımızın sonunda beni 50. yıl dönümü için Palme d’or’u yeniden tasarlamaya davet ettiğinde ne kadar heyecanlandığımı tahmin edebilirsiniz!

Chopard 1998’de Festival’in Resmi Ortağı ve Palme d’Or tedarikçisi olduğundan beri, Chopard uzman zanaatkarlarımızdan beş tanesi her yıl Cenevre atölyemizde, Festival’in en gözde hazinesini el işçiliği ile üretmek için en az 40 saatlerini harcıyorlar. Palme d’Or , hem tasarımı hem de işçiliği açısından kesinlikle bir Haute Joaillerie parçası olarak görülüyor.

Cannes Film Festivali’nden en sevdiğiniz anlar hangileri?

Cannes büyüleyici bir dünya sunuyor; yıllar sonra bile bizi hayrete düşürmeye devam ediyor. Her zaman beklenecek yeni filmler, yeni ünlenen yıldızların izlemeye can atacağınız çalışmaları ve keşfedilecek yeni ülkeler vardır. Elbette sinema ve mücevher dünyası arasında, bir hayal ve sihir dünyası yaratan bir sinerji vardır.

Cannes’daki unutulmaz bir karşılaşma da Elizabeth Taylor ile tanıştığım yıldı. Kırmızı Halı için aşık olduğu pembe ve beyaz pırlantalı benzersiz bir kolye seçti ve sonunda onu satın aldı. Beni daha sonra evine davet etti ve tüm mücevherlerini gösterdi. Ben de mücevherlerimizi getirip görmesi için önüne sıralamıştım, ama küçük Yorkshire Terrier’i masanın etrafında dolanıyordu ve kendi kendime ‘Umarım mücevherlerden birini yutmaz’ diye düşünmüştüm. Büyük bir mücevher tutkunu olduğu için daha sonra başka parçalar da satın aldı.

Gençlerin mücevher ve saat tercihlerindeki trendi nasıl görüyorsunuz?

Sürdürülebilirlik, hem markalar hem de tüketiciler için kesinlikle yalnızca bir farkındalık düzeyi olmanın ötesine geçti. Günümüzün genç tüketicileri çok farklı, her türden ürünün sosyal ve ekolojik açıdan etkilerinin farkındalar ve bilinçliler. Bilinçli satın alma kararları veren, gezegene karşı sorumlu vatandaşlar olmak istiyorlar. 

Bu, aile tarafından işletilen La Maison Chopard olarak inançlarımızla tamamen uyumlu. Müşterilerin daha fazla şeffaflık ve sürdürülebilirlik arzusunu ifade etmelerini beklemedik - gerçek lüksün yalnızca tedarik zincirinizi çok iyi tanıdığınızda ve sektörde çalışan birçok insana bu değeri geri verebildiğinizde elde edildiğine her zaman inandık. 

Burada özellikle pazarımıza iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

En büyük dileğim, Chopard’ın pozitif düşüncesini ve mutlu duygularını olağanüstü kreasyonlarımızla paylaşmak. İstanbul ve Bodrum butiklerimiz açık ve çok değerli Türk müşterilerimize sıcak bir karşılama sunmaya hazır.

The Original Happy Clown designed by Caroline Scheufele